Kategori: Uncategorized @tr
Çocuklarımızı Normalleşme Sürecine Nasıl Hazırlamalıyız?

Çocuğunuza normalleşme sürecine girerken, daha fazla sabırlı ve şefkatli davranın. Doğal ev yaşantınızı bozmayacak şekilde çocuğunuzu gözlemleyin. Rutinler değiştiğinde çocukların uyku düzenleri, yemek/tuvalet alışkanlıkları, korku/kaygı düzeyleri, hareketlilikleri, ebeveynden beklentileri, duygu/davranışları değişiklik gösterebilir. Bunlar çocuğun daha fazla desteğe ihtiyaç duyduğunun belirtisi olabilir. Bir süre odağınızı bu konuya verip doğal ebeveynlik becerilerinizi kullanın, sınırlarınız dahilinde daha fazla sabırlı ve şefkatli olmaya çalışın. Bir yandan da “yeni normale” göre dışarıda geçirilen sürede maske takmak, hijyene özen göstermek ve sosyal mesafeyi korumak gibi önlemleri resimler çizerek, çocuğunuzun güvenlik hissini pekiştiren oyunlar oynayarak, merak ettiklerini sormalarına izin vererek anlatın.
Kendinizin ve çocuğunuzun güvende olması için her türlü önlemi aldığınızı, onları korumak için her durumda elinizden geleni yapacağınızı belirtin. Her zaman duygu ve düşüncelerini konuşmak için size gelebileceğini dile getirin. 2-3 yaş altı çocuklar için eski rutinlerinizi olabildiğince koruyun.
Kahkahayla bağlarınızı güçlendirin
Çocuklar, oyunla ve kahkahayla bağlarını kuvvetlendirirler. Birlikte kahkahalar atın. İçinde birlikte gülmek olduğu sürece ne oynadığınızın bir önemi yoktur. Bağınız güçleniyor demektir.
Her zaman mutlu etmeye çalışmayın
Çocuğunuzun her zaman mutlu olması gerektiği beklentisine girmeyin ve çocuğunuza da bu beklentiyi yansıtmayın. Sıkılmak da, üzülmek de, öfkelenmek de mutlu olmak kadar doğal duygulardır. Çocuğun hoş hissettiren duygular kadar, nahoş hissettiren duyguları da yaşaması, bu hisleri konuşabileceği bir alanı olması, o alanda ebeveyninin şefkatini ve çabasızca orada kaldığını hissetmesi duygu kapasitesini genişletecektir.
Evde Çalışmak İçin Tüyolar

Covid-19 salgını nedeniyle artık binlerce kişi muhtemelen evden çalışmaya başlayacak. İngiltere’de 1,5 milyon kişi ise zaten sürekli evden çalışıyor ve evden çalışma eğilimi giderek artıyor.
Peki, evde kendinizi karantinaya almanız gerekmiyor ve evden çalışmanız isteniyorsa hem etkili çalışmak hem de morali yüksek tutmak için ne yapmak gerekir?
1. Giyinin
Bazı insanlar gün boyunca pijamayla dolaşmayı sevdiği için evden çalışmak ister. Ama sabah bir duş alıp giyinmek ruh halini güçlendireceği gibi kişiyi psikolojik olarak da işe hazırlar.
Özellikle evden video konferans için bağlanmak gerektiğinde iyi giyinmiş olmanın işe yaradığını söyleyenler de var.
Ama resmi giyinmek gerekmeden, sadece çalışma havasına girmek için bile, uyku ve dinlenme ile bağlantılı gördüğümüz pijamalardan kurtulup bir pantolon ve tişört giymek de işe yarar.
Ayrıca düzgün giyinmek evden çıkmayı da teşvik eder. Aynı şekilde, iş bitiminde beyne bu mesajı vermek için giysi değiştirip daha rahat giyinmek de tavsiye ediliyor.
2. Sınırları belirleyin
Bir şirkete çalışıyorsanız çalışma saatlerinizin belirlenmiş olması gerekir ve evden çalışırken buna uymak önemlidir. Ofise gittiğiniz saatte evde işe başlayıp, ofisten çıkış saatinizde de bitirin.
Evden serbest çalışan kişiler de belli bir rutine bağlı kalmanın, belli saatlerde yatıp kalkmanın önemini vurguluyor.
Evden çalışmaya başlanan ilk hafta biraz sıkıntı çekilebilse de, bağlı kalma halinde bu rutin kısa sürede alışkanlığa dönüşebiliyor.
Evden çalışırken oturduğunuz koltuk ve masanın uygun olması, klavyenin bilekler ve kolun alt kısmını yere paralel şekilde tutmaya uygun bir yerde bulundurulması önemli.
Evde başkaları varsa rahatsız edilmeyeceğiniz bir köşe belirlemelisiniz.
Burada Prof. Robert Kelly’nin BBC ile röportajı sırasında başına gelenleri hatırlamakta yarar var. Röportaj sırasında bulunduğu odaya iki çocuğu “baskın yapmış” ve bu video 30 milyondan fazla izlenmişti.
Evden çalışırken bazı şeyleri eksik yapma veya kaygısıyla biraz daha fazla yapmaya yönelmemek, veya çalışmıyormuş gibi görünmemek için iş arkadaşlarıyla işle ilgili daha fazla iletişim kurma hissine de kapılmamak gerektiğini belirtiyor uzmanlar.
3. Dışarı çıkın (karantinada değilseniz)
Evden çalışmak demek gün boyu evde kalmanızı gerektirmez. Dışarı çıkıp biraz dolaşmak, temiz hava almak, zihnin canlanmasını ve yeni bir bakışla işe koyulmayı da sağlar.
Bazıları işe başlama hissi edinmek için bunu günün başında yapmayı sever. Evin etrafında bir tur atıp işe oturmak bir yöntem olabilir.
Dışarı çıkamayanlar ise işe başlama hissini yaratmak için ofis havasını eve taşıyabilir. Bazıları ortam sesi yaratan uygulamalarla bunu yaptığını söylüyor: Hareket halindeki trenin sesi veya bir kafedeki ortam sesi gibi…
4. Telefon edin
Evden çalışırken muhtemelen yalnız olacaksınız ve iş arkadaşlarının sohbeti veya ofis gürültüsü gibi işinizi bölen etkenlerle karşılaşmayacaksınız.
İş yerinde çalışırken iş arkadaşlarınızla etkileşim halinde olursunuz, ama evde çalışırken gün boyu kimseyle konuşmama ihtimali vardır ve bu insanda izolasyon hissi yaratır.
Bunun için mesajlaşma veya e-posta gönderme yerine telefonu alıp konuşmayı tercih etmek gerekir.
Gün boyu tek başına çalışırken konuşmanın olumlu etkisi olacak, kişiyi canlandırıp daha verimli kılacaktır.
Evden çalışmaya yönelen bazı işletmeler bunun için tedbir olarak her gün video konferans yapma yoluna gidiyor.
İş için olduğu gibi sosyal bağlantıları kaybetmemek açısından da bu yararlı bir yöntem olabilir.
5. Düzenli ara alın
Evden çalışırken belli bir rutin oturtmak önemlidir, ama işin de monotonlaşmaması gerekir.
Gün boyunca bilgisayar ekranına yapışıp kalmamak, düzenli aralar alıp masadan kalkmak ve dolaşmak önem taşır.
Araştırmalar, gün boyunca sık ve kısa aralar almanın az ve uzun aralardan daha yararlı olduğunu gösteriyor.
Evden çalışanlar genellikle Pomodoro Teknik denen yöntemi öneriyor. Buna göre iş gününü 25 dakika çalışma ve 5 dakika ara alma şeklinde düzenlemek gerekir.
Bu aralarda ekrandan uzaklaşıp biraz hareket etmek yararlı olacaktır. Böylece çalışma motivasyonu ve yaratıcılığın da arttığı belirtiliyor.
Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51927581
Siber Saldırılara Karşı Almamız Gereken Önlemler Nelerdir?

Türkiye, dünyada siber saldırıların en fazla risk oluşturduğu 10 ülke arasında yer almaktadır. Şirketlerin, siber güvenlik önlemleri alırken öncelik odaklı bir yaklaşımla zayıf noktalarını tespit etmesi ve şirket içi kilit pozisyonların siber güvenlik rol ve sorumluluklarını belirlemesi gerekiyor.
Hızla değişen iş dünyasında siber saldırılar şirketlerin karlılığını, itibarını ve yatırımlarını tehdit ederek şirketleri milyar dolarlık zarara uğratıyor. Kapsamlı, otomatik ve entegre siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (NASDAQ: FTNT), bu saldırılarla mücadelede siber güvenlik konusunun öncelik odaklı bir bakış açısıyla ele alınması gerektiğini vurguluyor. Bu doğrultuda şirketlerin üst düzey koruma için “en değerli varlıklarını” belirleyerek bir önceliklendirme yapması önem arz ediyor.
Siber güvenlik yatırımları ve operasyonları için ayrılan bütçeler hem kamu hem de özel sektörde faaliyet gösteren kuruluşlar için genellikle kısıtlı olsa da şirketlerin hem kendi hedeflerini (büyüme, karlılık, rekabet gücü) hem de müşterilerini, yatırımcıları, çalışanları, kamu paydaşlarını ve hükümetleri siber saldırılara karşı korumak için vekaleten üstlendikleri sorumluluklarını göz etme yükümlülüğü bulunuyor.
Siber güvenlik alanında her şeyi korumaya çalışmak hiçbir şeyi koruyamamak anlamına geliyor. Bu sebeple, şirketlerin hangi varlıkları koruyacaklarına, hangi tehditlere karşı savunma geliştireceklerine ve siber güvenlik önlemleri konusunda nereye harcama ve yatırım yapacaklarına ilişkin önceliklerini belirlemesi gerekiyor.
Zayıf noktaların saptanması
Güvenlik yetersizliğinin sonuçları karşısında uzmanlar, “mağduru suçlamamak” gerektiğini ancak siber güvenlik risk faktörlerinin şirket dışı sebeplerden ziyade şirket içi sebeplerden kaynaklandığını belirtiyor. Bu noktada şirket dışı tehdit ortamlarından bağımsız olarak şirketin gücünü kıran şirket kaynaklı zayıf noktalar arasında şu etmenler yer alıyor; şirket içi tehdit faktörleri (şirketten memnun olmayan ya da kötü niyetli çalışanlar, yükleniciler ya da altyapı erişim yetkisini sahip herkes), parçalı ve koordine edilmemiş savunma uygulamaları veya sağlayıcı/çözüm düzensizliği, son kullanıcıların siber güvenlik farkındalığının olmaması, uzmanlık becerileri yetersiz olan güvenlik ekipleri veya güvenlik görevleri bulunan personele ilişkin sorunlar, şirketin değerli varlıklarının tanımının ve bunların önceliklendirilmesinin yapılmamış olması, güvenlik stratejisi ve yatırımlarının önüne geçen iş faaliyetleri ve süreç değişiklikleri, güvenliğin üst düzey yöneticiler tarafından sahiplenilmemesi, görev ve sorumluluklardaki belirsizlikler, gerçek anlamda koruma çözümlerine değil soyut bir güvenlik düşüncesine odaklanılması.
Bunların yanı sıra, şirketlerin siber güvenlik anlamında gücünü kıran en önemli dış faktörler de şirketlerin büyümesine paralel olarak genişleyen saldırı alanı, yeni teknoloji yatırımlarının artması ya da BT altyapısının genişlemesi, tehdit aktörlerinin yöntemlerini daha da sofistike hale getirmesi, yeni tehdit türlerinin ortaya çıkması, teknolojik inovasyonların kötüye kullanılması ve hızla değişen iş ortamı olarak tespit ediliyor.
Şirketlerin iç ve dış kaynaklı siber risk faktörlerinin farkında olması gerektiğini vurgulayan Fortinet Türkiye Ülke Müdürü Serdar Yalçın şunları söyledi: “Bu konudaki en bilinen tavsiyelerinden birini tekrar hatırlamakta fayda var: Organizasyonlar risk faktörlerini değiştirebileceklerinin ve değiştirmeleri gerektiğinin, hangilerine karşı en güçlü şekilde savunma geliştirmek durumunda olduklarının ve değişimi fark edecek öngörüyü geliştirmek zorunda olduklarının farkında olmalıdır.”
Siber güvenlikte rol ve sorumlulukların belirlenmesi
Şirketin karar verici mekanizmaları ile siber güvenlik uzmanlarının siber güvenlik öncelikleri, rol ve sorumlulukları noktasında ortak bir anlayışa sahip olmaları son derece önem arz ediyor. Bu anlayışa dayalı ortaklık ilişkisinin kurulması ve başarıyla sürdürülebilmesi hem iş yönetimi hem de güvenlik tarafında kimin ne tür sorumluluklar üstleneceğinin net bir şekilde belirlenmiş olmasını gerektiriyor.
İş yönetimi tarafında üstlenilecek sorumlulukların başında iş yönetim liderlerinin zayıf siber güvenlik yönetiminden kaynaklanan olumsuz sonuçlar anlamında tam olarak hangi noktalarda endişe duyduklarını ve başarılı bir siber güvenlik programını nasıl tanımladıklarını net olarak ortaya koymalarına ilişkin sorumluluklar yer alıyor. Ayrıca, şirketin misyonunun hayata geçirilmesinde kritik öneme sahip olan varlıkların, çalışanların ve süreçlerin belirlenmesi de iş yönetim tarafının sorumlulukları arasında gösteriliyor. Bunlara ek olarak siber güvenlik yatırım ve süreç hedefleri ile bütçelerinin belirlenmesini de iş yöneticilerinin gerçekleştirmesi gerekiyor.
Buna karşılık, siber güvenlik liderlerinin üstlenmesi gereken sorumluluklar arasında ilk sırada siber güvenlik zayıflıklarını tespit etme ve raporlama sorumluluğu yer alıyor. Bunun yanı sıra şirket için risk oluşturabilecek tehditleri saptamak, savunma programları ve etkin önlem önerileri getirmek, siber güvenlik yatırım ve harcamalarını takip etmek, denetlemek ve maliyet etkinliği hakkında bilgilendirmede bulunmak siber güvenlik yöneticilerinin üstlenmesi gereken sorumluluklar olarak kabul ediliyor. Siber güvenlik için kaynak geliştirmek, güvenlik personeli istihdam kararlarını üstlenmek ve siber güvenlik faaliyetlerini uygulamak da siber güvenlik yöneticilerinin görev tanımları kapsamında yer alıyor.
Her şeyden önemlisi iş yönetimi ve siber güvenlik yöneticilerinin üstlendikleri sorumlulukları gerektiği şekilde yerine getirmek için birbirlerine ihtiyaç duyacaklarını unutmamaları gerekiyor. Örneğin, iş birimleri yöneticilerinin siber güvenlik uzmanlarının görüş ve tavsiyelerini almadan; öncelikleri, hedefleri ve bütçeleri belirlememeleri gerekiyor. Aynı şekilde siber güvenlik yöneticileri de sorumluluklarını etkin bir şekilde yerine getirmek için iş yönetimi anlayışına ve desteğine ihtiyaç duyuyor.
Önceliklendirme ve en değerli varlıkların belirlenmesi odaklı savunma yaklaşımı, güvenlik dokusuna dayalı operasyonlar ve yatırım programı gerektiriyor. Siber güvenlik alanındaki değişim hızı ve bu hızın sonuçlarını değerlendiren Yalçın şunları söyledi: “İş yönetimi ve siber güvenlik alanında mutlak olan tek şey değişim. İş yönetimi hedefleri, süreçleri, öncelikleri, pazar koşulları, organizasyonel yapılar ve paydaşlar sürekli bir değişim içerisinde. Tehdit ‘inovasyonunun’ hızı da her geçen gün güçlenerek artıyor. Bu süreçte, dijital teknolojiler ekonomik, siyasi ve toplumsal ilişkileri her anlamda dönüştürüyor ve dünya dördüncü endüstri devrimini yaşıyor. Bu değişim ve devrim karşısında siber güvenlik program ve süreçlerinin de değişmesi gerekiyor. Ama pek çok açıdan bir siber güvenlik programının ne kadar hızla değiştiği, değişimi mümkün olduğunca küçük sarsıntılar atlatacak şekilde yönetebilme yeteneği kadar önemli değil. Sürekli bir yatırım döngüsü, hızlı değer kayıpları ve siber güvenlik donanımlarının kapsamlı bir şekilde yenileriyle değiştirilmesiyle şekillenen bu değişim giderek daha da az sürdürülebilir bir hal alıyor. Değişimi, geleceğe yönelik olası performans gereklilikleriyle başa çıkabilecek yeterlilikte, gelişime alan açabilecek ve yazılıma yeni özellik ve yetenekler ekleyebilecek bir teknoloji altyapısıyla yönetmek çok daha kolay ve verimli olacaktır.”
Tamamlayıcı Sağlık Sigortasında Vergi Avantajı

Tamamlayıcı sağlık sigortası diğer tüm avantajlarının yanında gerekli koşulları sağladığında bazı vergi indirimlerini de beraberinde getiriyor. Özel sağlık sigortaları için de geçerli olan bu durum için primlere ödediğiniz fiyatın aylık gelirinizin yüzde on beşinden az olması gerekiyor. Siz de bu durumdaysanız gelir vergisi indiriminden faydalanma şansı elde edebilirsiniz.
Kimler Faydalanabilir?
Sigortanız için gelir vergisi indirimi imkanından yararlanmak için vergi ödeme zorunluluğunuzun olması yeterli. 2013 yılı öncesinde bu indirim için belirlenmiş oran yüzde beşti. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yaptığı yeni düzenleme ile yüzde on beşe çıkarıldı.
Devlet Memurları İçin Vergi İndirimi
Devlet memuru olarak çalışıyorsanız bu vergi indiriminden yararlanmanız mümkün. Tek yapmanız gereken poliçelerinizi ve ödeme makbuzlarınızı bölümünüzün sorumlu muhasebe yetkilisine iletmek. Yalnızca şunu unutmamak gerekir bu durumda indirim yapılacak sigortanın hesabı için o sigortayı ödeyen kişinin maaşı esas alınacaktır.
Serbest Meslek Çalışanları İçin Vergi İndirimi
Serbest meslekle hayatını geçindiren kişilerin, yani, tarım ya da ticaret yaparak ya da kira geliri ile yaşayan ve sigorta primlerini ödeyenler durum biraz daha farklı. Böyle bir durumda sürekli bir maaştan söz etmiyoruz. Bunun için temel alınacak şey serbest meslek erbabının beyan ettiği gelir vergisidir. Bunların muhasebe kayıtları ile sağlık sigortası vergi indirimine başvurmak mümkün. Aynı şekilde beyan edilmiş gelirin yüzde on beşi esas alınacaktır vergi indiriminde. Fakat serbest meslek icra ederken düzenli bir geliriniz var ise, bunu ibraz ederek, beyannameye gerek kalmadan indirimden faydalanabilirsiniz.
Özel Sektör Çalışanları İçin Vergi İndirimi
Özel sektörde bordro usulü çalışanlar için de bu vergi indiriminden faydalanmak mümkün. Sigorta prim ödemelerinizden alacağınız makbuzu ya da bu ödemeyi gerçekleştirdiğinizi gösteren dekontu işyerinizin muhasebesine iletmeniz gerekir. Gerekli kayıt işlemleri muhasebece yapıldıktan sonra ödemesini yaptığınız priminin indirim bedellerini geri alabilirsiniz.
Bu indirimden faydalanmak için şu konuları dikkate almayı unutmayın. Prim ödemelerinizi kredi kartı ile yapıyorsanız her ayın sonunda yaptığınız ödemeyi gösteren dekontu muhasebecinize götürmeniz gerekir. Son olarak indirimden sürekli bir şekilde yararlanabilmek için sigorta primlerinizi aksatmadan ödemeniz gerekir.
Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Vergi İndirimi Hesaplama?
Sağlık sigortası vergi indiriminden faydalanmak için her ay ödediğiniz tutarın iki temel değeri aşmaması gerekir. Öncelikle aynı ay elde ettiğiniz brüt gelirinizin yüzde on beşinden fazla olmalıdır sigorta gideriniz. Bir de o yıl için belirlenmiş asgari ücretten fazla olamaz. Bir örnek ile bu hesapları yaparak açıklayalım. Bir gelir sahibi aylık 4000 TL maaş alıyor olsun. Bunun 500 TL’sini de vergi olarak ödüyor diyelim. Bu kişi sağlık sigortası yaptırsın; 2000 TL değerinde sağlık sigortasını on ay boyunca ödemi kabul etsin. 2000x%15=300 TL vergi indirimi alacaktır. Fakat bunu on aylık bir dilimde ödediği için her ay 30 TL şeklinde işleyecektir bu indirim. Böylece başta aylık 500 TL vergi öderken on ay boyunca 500-30=470 TL vergi ödeyecektir.
Kaynak: https://www.tamamlayicisaglik.com/blog/sigorta/tamamlayici-saglik-sigortasi-vergi-indirimi-nedir/
2019’un en dikkat çekici 5 zararlı yazılımı

Sigorta sektörü siber saldırılarla mücadelesini sürdürüyor.
Siber güvenlik kuruluşu ESET, “bilgisayar virüsü” terimini 1983 yılında terminolojiye kazandıran akademisyenler Dr. Frederick Cohen ve Dr. Leonard Adleman’in anısına, yılın en ilginç kötü amaçlı yazılımlarını mercek altına aldı.
Önceden önlem almanın önemine dikkat çekmeyi hedefleyen ESET, yıl boyunca nelerle karşılaştığımızı hatırlatıyor. Aralarında Türk kripto para kullanıcılarını hedef alan bir zararlı da var. ESET’e göre bu yıl ortaya çıkan en ilginç zararlı yazılımlar şöyle sıralandı;
- Machete
Machete, siber casusluk operasyonları için ağırlıklı olarak Venezuela’da olmak üzere Ekvador, Kolombiya ve Nikaragua’da da kullanılmış bir kötü amaçlı yazılımdır. Operatörler, Machete’yi hedefli kimlik avı aracı olarak kullanıyor ve çoğunlukla ordu, eğitim, polis veya dış ilişkiler alanlarında devlet kuruluşlarını hedef alıyor. Bu etkinliğin arkasındaki grup, gezinme rotalarını içeren dosyaların peşine düşüyor ve hem genel ofis dosyalarını hem de özel coğrafi dosyaları çalmayı hedefliyor.
Machete, kurbana odaklanan ve genellikle grubun önceden çaldığı gerçek belgeleri içeren e-postalarla iletiliyor. Bu e-postalarda, çalıştırıldığında ekran görüntüsü alabilen, tuş vuruşlarını günlüğe kaydedebilen, panoya erişebilen, dosya alıp şifreleyebilen ve kurbanın coğrafi konum bilgilerini toplayabilen kötü amaçlı yazılımın olduğu bir bağlantı veya ek bulunuyor.
- Android/Filecoder.C
Android fidye yazılımı örneklerindeki iki yıllık azalmanın ardından görülmesi nedeniyle dikkat çekici bir keşif olan bu fidye yazılımı, mobil cihazlardaki dosyaları şifreleyerek bu dosyaların şifresinin çözülmesi için Bitcoin cinsinden ödeme talep ediyor. Yazılım, saldırganların indirilebilecek Android dosyaları içeren bir etki alanına kurban çekmek için gönderi ve yorumları kullandığı çevrimiçi forumlar yoluyla dağıtılıyor.
İndirildiğinde bu kötü amaçlı yazılım dosyaları, yalnızca dosyaları şifreleme değil, kurbanın rehberindeki kişilere metin mesajı gönderme kapasitesine de sahip. Yazılımı daha çok yaymak için kullanılan bu mesajlar alıcılara, bir uygulamada fotoğrafları bulunduğunu ve bu durumu çözmek için bağlantıya tıklamaları gerektiğini söylüyor.
- Android/FakeApp.KP
Bu kötü amaçlı yazılım, bir Türk kripto para birimi olan BtcTurk’ün oturum açma kimlik bilgilerini avlamak için kullanıldı. Bu, Google’ın mart ayında SMS tabanlı iki faktörlü kimlik doğrulamasını (2FA) koruma amaçlı olarak getirdiği kısıtlamaları aştığı keşfedilen ilk kötü amaçlı yazılımdır. 2FA, şirket tarafından kullanıcıya metin mesajıyla tek seferlik bir parola gönderilmesi gibi yollarla kullanıcıların kimliğini doğrulamak için kullanılan bir güvenlik önlemidir.
SMS mesajlarını önlemek Google’ın yeni kısıtlamalarıyla daha zor hale geldiğinden bu uygulama, bunun yerine cihazın ekranında görünen bildirimleri okuyarak tek seferlik parolaları elde ediyor. BtcTurk uygulamasının kimliğine bürünen bu kötü amaçlı yazılım, bildirimleri kapatma özelliğine de sahip. Yani kurban hiçbir bildirim almadan saldırgan, dolandırıcılık işlemleri gerçekleştirebiliyor.
- Varenyky
Varenyky, özellikle Fransa’daki kişileri hedef alan ve çeşitli istenmeyen e-postalar dağıtan bir kötü amaçlı yazılımdır. Varenyky, Temmuz ayında bir şantaj girişimi başlatmış ve bunu yaymak için fatura belgeleri gibi görünen e-posta eklerini kullanmıştı. Kurbanın belgedeki makroları etkinleştirmesi halinde bilgisayar ele geçirilmekte ve kullanıcının ekranı saldırgan tarafından kaydedilebilmekteydi. Bu kötü amaçlı yazılımın amacı, şantaj amacıyla kullanılmak üzere kurbanın pornografik içerik izlediğine dair kanıt elde etmekti.
- Echo ve Kindle için KRACK
Ekim ayında ESET, Amazon Echo ve en az bir Amazon Kindle nesli de dahil olmak üzere pek çok Wi-Fi özellikli cihazın hâlâ Anahtar Yeniden Yükleme Saldırılarına (KRACK) karşı savunmasız olduğunu keşfetti. Wi-Fi ağlarındaki zayıflıklardan faydalanan KRACK güvenlik açıkları, 2017 yılında Mathy Vanhoef ve Frank Piessens tarafından zaten keşfedilmişti.
Ancak iki yıl sonra içinde bulunduğumuz duruma bakıldığında KRACK’lerin hâlâ ciddi bir tehdit olduğu görülüyor. Keşfedilen güvenlik açıkları, saldırganların Hizmet Reddi (DoS) saldırıları yürütmek, ağ iletişimlerini kesmek ve parolalar gibi hassas bilgileri elde etmesini sağlıyor.
Kaynak: www.sigortacigazetesi.com.tr
DASK, uzmanları İstanbul’da buluşturdu

Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), Deprem Hasar ve Risk Yönetiminde Uluslararası Gelişmeler Çalıştayı düzenledi.
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından düzenlenen Deprem Hasar ve Risk Yönetiminde Uluslararası Gelişmeler Çalıştayı; deprem risk yönetimi ve sigortanın rolü konusunda uzman uluslararası isimleri bir araya getirdi.
Sigorta sektörünü, uluslararası reasürans ve modelleme şirketlerini, kamu kurumlarını ve üniversiteleri bir araya getiren çalıştayda; deprem sonrası hasar tespiti alanında ülkelere özel uygulamalar ele alınırken deprem riskinin modellenmesinde son gelişmeleri de konuşuldu. DASK’ın olası İstanbul Depremi’nde oluşacak hasarın öngörülebilmesi için geliştirdiği hasar modellemesi ve hasar tespit metodolojisi ile afet yönetim sistemi de çalıştayda konuşulan konular arasında yer aldı.
Her iki konuttan biri DASK’lı
DASK’ın 2000 yılında kurulduğunu hatırlatan DASK Yönetim Kurulu Başkanı Mete Güler, açılış konuşmasında şunları söyledi:
“Deprem riski ve yönetimi son derece geniş kapsamlı bir konu. Depremin yol açtığı riskler; nüfus artışı, şehirleşme, sanayileşmeyle birlikte sürekli yeni boyutlar kazanırken, deprem riski yönetiminin de değişen bu koşullara uyum sağlayacak şekilde sürekli geliştirilmesi gerekiyor. DASK olarak biz de misyonumuz doğrultusunda bu konuyu önemsiyoruz. DASK, ülke genelinde Zorunlu Deprem Sigortası bilincini geliştirmek ve ev sahiplerini Zorunlu Deprem Sigortası yaptırmaya teşvik etmek amacıyla kuruluşundan bu yana farkındalık ve bilgilendirme faaliyetlerini düzenli olarak sürdürmektedir. Bugün DASK’ın yürüttüğü çalışmalar sayesinde, Zorunlu Deprem Sigortası teminatına sahip konutlarımızın sayısı 9.5 milyona ulaşmış bulunmaktadır. Ülkemiz genelinde her iki konuttan biri artık Zorunlu Deprem Sigortası’na sahiptir. Ancak buradan, Zorunlu Deprem Sigortası sistemine dâhil etmemiz gereken diğer bir yüzde 50’nin daha olduğunu da hiçbir zaman unutmamalıyız. Kurumun bir depremdeki ödeme kapasitesi, bugün itibarıyla 24 milyar TL seviyelerine ulaşmıştır.”
İstanbul depreminin ardından 10 bini aşkın hasar ihbarı
26 Eylül İstanbul depremine değinen Güler, “İstanbul’da Marmara Denizi merkezli 5.8 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Can kaybına sebep olmayan bu depremin ardından, yazılı ve görsel medyada yer alan haberlerin halkımızın nezdinde yarattığı farkındalık sayesinde Zorunlu Deprem Sigortalı konut sayısında depremden sonraki ilk haftada önemli artışlar yaşandı. Ancak bugün itibariyle ülke genelinde ve İstanbul’da üretimler normal artış seviyelerine döndü. Temennimiz, sigorta bilincimizin artması için bu tür talihsiz olayları yaşamak zorunda kalmamamızdır. Umut ediyorum ki konutlarımızın sigortasız kalan diğer yarısını da en kısa zamanda teminat altına almayı başaracağız. Bu son depremle ilgili DASK kurumumuzun hasar süreçlerinin yönetiminde geldiği noktayı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Depremin ardından 10 binin üzerinde hasar ihbarı aldık. Gelen ihbarları hızlı bir şekilde değerlendirip yüzde 25’ini depremden sonraki bir ay içinde sonuçlandırdık. Bu süreçte 2,5 milyon TL seviyesinde tazminat ödemesi gerçekleştirdik. 2-3 hafta gibi çok kısa bir süre içerisinde ulaştığımız bu sonuç, alt yapılarını kurduğumuz afet yönetim sisteminin özellikle mobil hasar tespit süreci ve dijitalleşen hasar dosya süreçlerinin tamamlanmasıyla gerçekleştirilmiştir” dedi.
DASK’ın öncelikli konuları
DASK’ın bilinçli, sorumlu ve yetkin bir kurum olarak iki ana konuda çalışmalarını ve stratejilerini yoğunlaştırdığını ifade eden Güler, sözlerini şöyle tamamladı:
“İlki ülke genelinde Zorunlu Deprem Sigortası penetrasyonunu yüzde 100’e ulaştırmak, ikincisi de güçlü bir IT, afet finansmanı, operasyon ve koordinasyon yapısını kapsayan ‘Bütünleşik Afet Yönetimi’ altyapısını kurmaktır. Afet Yönetimi çalışmaları kapsamında ülkemizin riskini ve yapı stoğunu daha doğru çözümleyen hasar tespit metodolojileri ve modelleri üzerinde çalışıyoruz. Özellikle Van depreminden öğrenilen dersler ve ihtiyaçlar sonrasında projelendirilen ve yoğun bir şekilde çalışılmaya başlanılan bu konular son 4 yıldır kademe kademe devreye alınmaya başlandı.”
DASK’ın hedefi etkin ve başarılı bir operasyon
DASK, depremin yol açabileceği olası hasarları gidermek için fon büyüklüğünü artırırken; aynı zamanda afet yönetim süreçlerine yatırım yaparak yaraların daha hızlı sarılması için projeler geliştiriyor. 2011 yılından bu yana çalışılan Afet Yönetim Sistemi projesinin detaylarını paylaşan DASK Yönetim Kurulu Üyesi ve Koordinatörü İsmet Güngör, şunları söyledi:
“Çalıştayımızın konusu Deprem Hasar ve Risk Yönetiminde Uluslararası Gelişmeler. DASK perspektifinden baktığımızda hasar yönetiminde 3 kritik unsur öne çıkıyor: Paydaşlar ile etkin koordinasyon, ihtiyari kapasitelerin yaratılması ve tüm süreçlerin dijitalleştirilmesi. Özellikle hasar süreçlerinin kusursuz işlemesi DASK’ın misyonunu yerine getirmesi ve hedeflerini gerçekleştirmesi açısından büyük önem taşıyor. 20 yıldır sigortalı adedimizi artırmaya çalışırken, aynı zamanda Afet Yönetim süreçlerine yatırım yaparak depremle baş edebilme güç ve hızını arttırıcı projeler gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda 2011 yılından bu yana Afet Yönetimi Sistemi projesi üzerinde çalışıyoruz ve halen kullanmakta ve geliştirmekteyiz. Bu sistemin iki bileşeninden bir tanesi Afet Risk Yönetimi Modülü diğeri Afet Hasar ve Operasyon Yönetimi modülü. En kötü senaryolarda dahi etkin ve başarılı bir operasyonu sürdürülebilir kılmayı hedefliyoruz.”
Ülke örnekleri konuşuldu
Çalıştayın ilk günü Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Öğretim Üyesi ve Türkiye Deprem Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erdik’in “İstanbul’da Deprem Riski” başlıklı sunumuyla başladı. Ardından İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve DASK Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper İlki’nin başkanlığında “Deprem Sonrası Hasar Değerlendirmesi ile İlgili Metodoloji – Bazı Kilit Konular Bağlamında Ülke Uygulamaları” başlıklı oturum gerçekleşti. Marco Di Ludovico, Kenneth Elwood, Koichi Kusunoki ve Stefano Pampanin’in katıldığı oturumda İtalya, Japonya ve Yeni Zelanda’dan akademisyenlerin katıldığı oturumda, farklı ülkelerin metodolojileri konuşuldu.
Akademisyenler ve reasürans şirketleri deprem sonrası iyileşme ve sigorta sektörünün rolünü konuştu
Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Akkar’ın başkanlığını üstlendiği “Deprem Zararı Modellemesi ve Fiyatlandırması” oturumu; Peter Stafford, Sergio Lagomarsino, Helen Crowley ve Paolo Bazzurro’nun katılımıyla hem depreme ilişkin risk değerlendirmelerine hem de bunun sigorta sektörüne yansımalarına ilişkin tartışmaları gündeme taşıdı.
Fouad Bendimerad deprem sonrası iyileşme sürecinde deprem sigortalarının rolünü anlatırken, Charles Scawthorn da deprem sonrası yangın modelleri ve sigorta hakkında bir sunum yaptı. DASK Yönetim Kurulu Üyesi ve Koordinatörü İsmet Güngör ise Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nu anlattı. Çalıştay Prof. Dr. Mustafa Erdik’in moderatörlüğünde; Air, Guy Carpenter, Munich Re, ve Swiss Re gibi modelleme, brokerlik ve reasürans şirketlerinin modelleme konusunda çalışan uzmanlarının katılımıyla gerçekleşen panel oturumuyla sonra erdi.
Kaynak: www.sigortamedya.com.tr
Tarım Kredi’den sigorta çağrısı

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Fahrettin Poyraz, çiftçilere emeklerini güvence altına alabilmeleri için “tarım sigortalarını” yaptırmaları çağrısında bulundu.
Poyraz, yazılı açıklamasında, tarım sigortasının önemine dikkati çekti.
Üreticilerin, devlet destekli düşük faizli kredilerden ve sigorta prim desteğinden faydalanmak için Çiftçi Kayıt Sistemi‘ne (ÇKS) kaydolması gerektiğini belirten Poyraz, “Çiftçilerimiz emeklerini güvence altına almalı. Üreticilerimizin olası risklerle karşılaşmamaları ve sıkıntı yaşamamaları için sigorta poliçesi son kabul tarihlerine ve ÇKS güncellemelerine azami özen göstermeleri gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Geçmiş yıllardan farklı olarak “Dolu Paketi” ve “Don Teminatlı” poliçe üretim tarihlerinin birlikte açılmış olması sebebiyle 5 Kasım itibarıyla meyve poliçeleri için “İsteğe Bağlı Don Teminatlı” poliçesinin kesilebildiğini vurgulayan Poyraz, meyve poliçeleri için ocak ayının beklenmesine lüzum kalmadığını bildirdi.
TARSİM sigortasına kredi faizi desteği
Çiftçilere sağlanan kolaylıklara dikkati çeken Poyraz, “Tarımsal işletme varlıklarını TARSİM‘e sigorta ettiren çiftçiler, Tarım Kredi kooperatiflerinden kullandıkları kredilerde indirimli faiz oranlarından faydalanabiliyor. Bu durumda Tarım Kredi’den kullanılan kredilere ait faizlerin yüzde 25-100’ü devlet tarafından ödeniyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Fahrettin Poyraz, şunları söyledi:
“Örneğin, bir kooperatif ortağımız 10 bin lira yüzde 50 indirimli kredi kullandığı zaman bir yıl sonunda TARSİM‘e sigorta ettirdiğinden 600 lira, yüzde 100 indirimli kredi kullandığı zaman bir yıl sonunda TARSİM’e sigorta ettirdiğinden 1200 lira daha az faiz ödeyecek. Ayrıca sel, don, dolu, yangın gibi doğal afetlere karşı ürünleri devlet garantisinde sigortalanmaktadır. Bunun yanında, doğal afetler ve kuraklık sebebiyle kredi borcunu ödeyemeyen ortaklarımızın kredi borçlarının ertelenmesinde, yasal mevzuat gereğince yalnızca faiz indirimli kredi borçları ertelenebiliyor. Dolayısıyla üreticilerimizin tarımsal varlıklarının TARSİM’e sigorta ettirilmesi şartı, kredi borçlarının ertelenmesi işlemlerinde de aranıyor.”
İşletme kaydı uyarısı
Poyraz, üreticilerin TARSİM kapsamında devlet destekli tarım sigortası yaptırabilmeleri ve düşük faizli tarımsal kredi desteğinden faydalanabilmeleri için, bitkisel ürün sigortaları için öncelikle ÇKS’ye, seralar için Örtü Altı Kayıt Sistemi’ne (ÖKS), süt sığırları, besi sığırları, mandalar, koyun ve keçiler ile koç ve tekeler için Veteriner Bilgi Sistemi’ne (TÜRKVET), kümes hayvanları için Tarım ve Orman Bakanlığının il, ilçe müdürlüklerine, su ürünleri için Su Ürünleri Kayıt Sistemi’ne (SKS), arıcılık (arılı kovan) sigortası için de Veteriner Bilgi Sistemi ile Arıcılık Kayıt Sistemi’ne (AKS) başvurarak işletme kaydının yaptırılması veya işletme kaydının güncellenmesi gerektiğini bildirdi.
Kaynak: www.sigortamedya.com.tr